Yabancı Bir Yazar Gözüyle...


JOHN FREELY
Evliya Çelebi'nin sessizce bana refakat ettiğini hissediyorum. O nereye giderse, ben de oraya gidiyorum." diyen John Freely, ünlü gezginden üç yüzyıl sonra yaşadığı   İstanbul üzerine yazdığı tarih ve gezi kitaplarıyla tanınıyor. Bunların arasında İstanbul, The Imperial City (İmparatorluk Şehri İstanbul) var.İlk baskısı 1972'de yapılan ve Hilary Summer-Boyd ile birlikte yazdığı Strolling Through İstanbul (İstanbul'da Gezinme), artık bir klasik oldu. Baskısı tükenen bir kitap da, 1974'te çıkan Stamboul Sketches (İstanbul Eskizleri). John Freely ile konuşmamızın ana temasını, İstanbul şehrinin dünü ve bugünü oluşturdu. Freely için bir şehrin tarihi, sıradan insanların günlük yaşamlarını yansıtıyor. İstanbul'da çocukların sokakta oynayabilmeleri şehrin hala yaşadığının göstergesi onun için. İstanbullular Anadolu'dan göçenlerden yakınırken, Freely şehri İstanbulluların oturduğu apartman ve sitelerin mahvettiğini düşünüyor. New York sokaklarında yetişmiş bir İstanbul aşığı o: Sadece güzellik değil. Başka güzel şehirler de var. Kızıyorum bu şehre, burada yaşamak beni çıldırtıyor. Ama sizi kalbinizden yakalıyor İstanbul. Bir bakıyorum, çöpleri almaya gelen adam bir türkü tutturmuş...John Freely, 1960-1976 yılları arasında İstanbul'da yaşar. Üç çocuğu burada yetişir. Robert Kolej ve daha sonra Boğaziçi Üniversitesi'nde hocalık yapar.
En önemlisi, İstanbul'da yaşar ve bu şehri sokak sokak gezer.: Bir mahalle ne kadar yoz, ne kadar rezilse, onu o kadar severim. Beyoğlu'nda genelevlerin bulunduğu arka sokaklarda dolaşan serserilerin arasındayken, kalbimin coşkuyla dolduğunu hissederim. Freely için şehir, insanlarından hayatı öğrendiğimiz yerdir:Banliyölerden ve sitelerden nefret ediyorum. Oralarda hayat yok. Hayat sokaklarda. Asıl üniversite şehirdir. Eğitimini burada alır insan. İstanbul'da Gezinme ve İstanbul Eskizleri adlı kitaplarında Freely, şehri ve tarihi yapıları kendine özgü üslubuyla anlatıyor. O, tarihi eserlere baktığı zaman, onların içinde yaşamış olan sıradan insanları görür, efsanelerde onların seslerini duyar: İnsanlar olmadan, yapılar var olamaz. Şehirdeki tarihi yapılar, burada yaşamış olan bütün insanların ortak deneyimlerinin bir yansımasıdır. Şehrin kendisi de zaten, içinde yaşamış olan bütün insanların ortak belleğinden ibarettir. Rumlar İstanbul sakinlerine politis derler. Sırf burada yaşadıkları için farklı olmaları beklenir. Belki farklıdırlar, ama şehirlidirler. John Freely, 1976 yılında İstanbul'dan ayrılır. Yunanistan'da, Amerika'da, İtalya'da yaşar. Sonunda bu şehir onu tekrar çağırır. 1993 yılında buraya döner. Halen Boğaziçi Üniversitesi Fizik Bölümü'nde bilim tarihi ve astronomi üzerine bir dersi de var. Herkes gibi biz de, Freely'e, "İstanbul değişti mi?" diye soruyoruz:
Herkes 'değişti' dememi bekliyor. Ben de onların kafasını karıştırmak için, 'değişmedi' diyorum.Benim İstanbul'um yerinde duruyor, zaten onu aramayı sürdürdüğünüz sürece kaybetmeniz mümkün değil. 

Hala yağ iskelesinden sandala binip, perşembe pazarına geçilebiliyor. Bu dünyanın en eski feribot servisi. İnsanlar 6. yüzyıldan beri bu iki yer arasında gidip geliyor. Ama Freely için bir şehirde değişim olması da gayet normal. Çünkü şehir, doğası gereği hareket üzerine kuruludur: Şehrin canlı kalması için hareket gerek. hep birileri gelip, birileri gitmeli. Yoksa ölü bir hatıralar denizi olur. İstanbul'da her zaman hareket vardı. Şehrin ilk kayıtları 427 yılından. Gecekondulardan, şehre gelen köylülerden şikayet ediyorlar. Manzarayı kapatan binaların inşa edildiğini yazıyorlar. Olayın hacmi dışında değişen bir şey yok. Freely için, bir şehrin sağlığının göstergesi, çocukların sokakta oynayıp oynayamadığı. Ona göre, insanların sokaklar ve birbirleriyle ilişkisi azaldıkça bozuluyor şehrin büyüsü: Şehrin bir fikir olarak ortaya çıkışında var mahalleler. İnsanlar korunmak için, birbirlerine yardım etmek için beraber yaşıyorlar İstanbul'u yok eden, insanlar değil, apartmanlar.
Apartmanlarda oturanların çoğu da yeni göçmen değil. Bütün bir kuşak yetişiyor apartmanlarda. Fakirlik önemli değil, sokakla ilişki kaybolmadıkça. Sokakta oynayabildikten sonra, iyisin demektir. Freely, İstanbul nostaljisini gülünç buluyor:İnsanlar yaşayan şehirle ilgilenseler, nostaljik olacak zaman bulamazlar. Ben şehri yeniden keşfetmeye çabalıyorum. İstanbul şimdi, kırk sene öncesine göre çok daha ilginç bir şehir. Daha dinamik çünkü. Dünyanın her milletinden insan var İstanbul'da. Eskiden çok güzel, masalsı bir yerdi. Ben de o masalın içinde kayboldum. Şimdi İstanbul bana New York'un verdiği şarjı veriyor. Burada yaşamak, heyecan verici. Dünyanın en çirkin güzel şehri İstanbul. Artık rüyada yaşanacak bir şehir değil. Ama bu şehri farklı kılan yaşam tarzı kaybolmadı hiçbir zaman. İstanbul'u bir deniz fenerine benzetip, "insanlar hep İstanbul'u varılması gereken bir şehir olarak düşlediler" diyen John Freely, bu şehirle ilgili çocukluğunda kurduğu düşleri gerçekleştirmişe benziyor. John Freely'nin hayata geçirmeyi planladığı nice proje var. Robert kolej'in tarihini yazmak gibi: Bir de İrlanda'da çocukluğunu aramak gibi. "Bu, bellek üzerine bir çalışma olacak. Hep geçmişimizle ilgili mitler yaratıyoruz. Bu miti irdelemek istiyorum" diyor.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz, Editör Tarafından İncelendikten Sonra Yayınlanacaktır.