Dimitri


       Hava oldukça soğuktu. Lapa lapa yağan karın altında durmadan yürüyordu. Acıkmıştı ve üşüyordu. Fırının önünden geçerken ekmek kokusu onu büyüledi. Kimse bu tarafa bakmazken bir ekmeği alıp cebine attı. Bunun kötü bir şey olduğunu biliyordu. Ama başka çaresi yoktu. Geceyi geçirecek uygun bir yer bulduktan sonra ceketini çıkardı ve uzandı.
     Sabah olduğunda burnu kıpkırmızıydı. Karşı binadaki cama baktı. İçeride annesine sarılan, onu kucaklayan, öpen çocuğu görünce gözyaşlarına hâkim olamadı. Sıcak sobanın önünde televizyon izlemek, tatlı yemek isterdi. Yürümeliydi. Daha çok yolu vardı. Annesi ölünce ve babası onu terk edince sokakta kalmıştı. Berlin’deki teyzesinin yanına gidiyordu. Karnı açtı. Karnının guruldamasını duymazlıktan geldi. Karşısından geçen kıza baktı. Hatırlıyordu. Bir keresinde annesi kızı eve getirmişti. Evsiz kalmıştı kız, onun gibi…
     Kız da onu hatırlamıştı. Arkadaşlıklarını tazelediler ve beraber yürümeye başladılar. Kızın gidecek bir yeri bile yoktu. Kalan yolu beraber yürüdüler. Teyzesi ve 4 kuzeni onları neşeyle karşıladılar. 3 odalı evde 7 kişi nasıl yaşardı? 10 gün geçtikten sonra teyzesi onu karşısına alıp konuştu. Dimitri, durumu anlayışla karşıladı ve Cabrer ile birlikte Münih’e geri geldiler. Polis, ikisini ekmek çalarken yakalayınca sınır dışı edildiler. Fransa’ya gittiler. Evsizdiler. Sokakta yaşamaya başladılar.Sanki öncesi farklıydı. Ama Dimitri bunu yeni bir başlangıç olarak görüyordu. Kilisenin önünde dilenmeye başladılar. Papazlara el açıp rahibelerden para istiyorlardı. İyi para kazanıyorlardı. Küçük bir odada yaşıyorlardı. Aç değil, açıkta değillerdi. Para biriktirmeye bile başlamışlardı. Bir cumartesi günü ayinden hemen sonra Cabrer’i dilenirken gören St. Rochman –Kiliseni başrahibi- Cabrer’in eline 50 Euro sıkıştırdı. Cabrer adama sarıldı. Adam da günahlarından arınmış olmanın keyfini sürdü. –İnançlarına göre günahın değerini vermek günahı işlenmemiş kılardı.- St. Rochman eski Fransa Dükü’nün 18. torunuydu. Para içinde yüzüyordu. Ama tam bir günah keçisiydi. Cabrer eve geldiğinde Dimitri çok sevindi. Şimdiden 215 Euro’ları olmuştu. Dimitri ve Cabrer pazara çıktılar.
10 günlük yiyecek malzemesi aldılar. 180 Euro’ları kaldı. Kira 20 Euro’ydu ve her haftaydı. Dimitri:
–Sıkıntı yapma Cabrer, geçiniyoruz işte.
Cabrer:
–Sıkıntı yapmıyorum ama ailemi çok özlüyorum.
Dimitri:
–Benim de ailem yok, unuttun mu? Ama burada yeni bir aile kurduk. Kardeş kardeşe yaşıyoruz, paramız da var.
      Konu kapandı ve eve gittiler. Her gün başka kiliseye, katedrale gidiyorlardı. Bugün sıra Ortodoks Kilisesi’ndeydi. Beyaz, uzun cüppeli adamlar bir bir içeri giriyorlardı. Bir Ermeni, Cabrer ve Dimitri’yi o halde görünce birden duygulandı. Yırtık pırtık elbiselerle kilise önünde
dilenen bu iki çocuğa çok acımıştı herhalde.
       Gece oldu ve eski İngiliz kumaşından yapılma, ufak bir yorganın altında iki küçük beden uyumaya başladı. Bir tıngırtı ile uyandılar. Ses dışarıdan geliyordu. Bir çocuğu kovalayan polislerin sesiydi bu. Montre, koşuyordu ama kurtulamıyordu. Dimitri yamalı ceketini giydi. Hanın girişine gidip tek el hamlesiyle içeri çekti. Biliyordu ki o da açtı ve bunun yüzünden ekmek çalmıştı. Odaya çıktıktan sonra Montre’yi Cabrer ile tanıştırdı. Dimitri, Montre’ye:
–Bak arkadaşım, biz de bir zamanlar senin gibiydik. Biz de ekmek çalıp, polislerden kaçardık. Ama şimdi bunları kitabımızdan sildik. Artık dileniyoruz.
      Montre, tatlı yüzlü, temiz görünümlü bir çocuktu. 3 kafadar uyudular. Sabah olunca ‘Pazartesi Ayini’ için Katolik Kilisesi’ne gittiler. Tabii ki amaçları ayin yapmak değil, ayin yapmak için gelen Hıristiyanlardan, papazlardan, rahibelerden para istemekti. Zor da olsa Montre dilenmeye alıştı. Cabrer ve Dimitri artık yeni bir arkadaş edinmişti. Başrahiple anlaşan Dimitri, artık günahlarını sildirmek için gelenlerin parasını da alabilecekti. Kısa sürede 500 Euro’ları oldu. Daha geniş bir eve taşındılar. 2 odası vardı ve duvarları boyalıydı. Hemen girdiğin oda ve bu odadan bir kapıyla girilen başka bir oda ve tuvalet… Kirası ise 110 Euro’ydu. Cabrer çok korktu. Ama Dimitri ve Montre çok rahatlardı. Çok para kazanıyorlardı. 3 tane küçük mobilya aldılar. İçine eşyalarını koydular. Her birinin 2 çift çorap, 2 kat kıyafetleri vardı.
      Kış kapıya dayandı. Küçük bir soba aldılar. Her akşam küçücük ellerini o sobada ısıttılar. Ertesi gün Dimitri, ‘Rum Patrikhanesi’ne Cabrer, ‘Ermeni Patrikhanesi’ne Montre, ‘Roma Katolik Kilisesi – Paris’e gitti. Anlaşmışlardı. Saat 5’te herkes evde olacaktı. Öyle de oldu. Saat 5’te 3 kafadar evdeydiler. Dimitri 30€, Montre 35€, Cabrer 70€ toplayabilmişti. Anlamışlardı ki Ermenilerin eli daha boldu. Bundan sonra Cumartesi, Pazar, Pazartesi Ermeni Patriğine, diğer günler her gün bir patriğe gideceklerdi. –En önemlisi cumartesiydi. Çünkü bu gün Hıristiyanlar ayin yaparlardı.- Fransa’da yönetim değişikliği oldu ve yeni bir yasa çıkarttılar.‘Dilenci yasası’. Yasa, dilenmeyi ve dilendirmeyi yasaklıyor, dilenenlere cezai uygulamalar yaptırıyordu. Dimitri ve arkadaşları Fransa’da kalamayacaklarını anlayınca eşyalarını toplayıp İsviçre’ye gittiler. Dimitri umutsuzdu. Çünkü buranın halkı zengin züppelerden ve duygusuz insanlardan oluşuyordu. Bunu 1 haftadan daha kısa bir sürede anladılar ve ardından İtalya’ya geçtiler. Küçük bir barakaya yerleştiler. Artık Dimitri ve Montre çalışıyordu. Gerçek anlamda… Ekmek satıyorlardı. Tanesi 1 liret olan ekmekten kaç tane satarlarsa yarı parası onların oluyordu. Cabrer de boş durmuyordu. Evde yün atkılar örüp onları satıyordu.   Dimitri 50 ekmek satmıştı. Montre 55. Eve daha ilk günden tam 52,5 Liret girmişti. Bu da onlara yeter de artardı. Cabrer ördüğü yün atkıları satmak için pazara gidip tanesi 15 Liretten 5 atkıyı sattı. Evin 1 aylık kirasını yani 75 Lireti tek başına kazanmıştı. Paris’te aldıkları soba, buraya gelene kadar epeyce hasar görmüştü. 50 Lirete yeni bir soba aldılar. Günler böyle geçerken, St. Rochman denen rahip tatil için geldiği Floransa’da bu çocukları gördü. Cabrer onu hatırlamıştı. Yine elini öptü. Bu sefer 100 Liret verdi kıza ve onu tekrar sevince boğdu. Cabrer:
      –Efendim, haddime değil ama artık günah sildirmeye kiliseye gidiyor musunuz?
       St. Rochman:
      –Artık günah işlemiyorum, der.
      Cabrer, buna da sevinir ve güle oynaya eve gider. Ev, her zamanki gibi neşeliydi. Yaşlı bir kadın, Cabrer’in ördüğü atkıları beğendiği için onların evine misafirliğe gitti. Hazır çorba ve makarna yediler. Yaşlı kadın ve Cabrer anlaşarak pazarda bir yer kiraladılar. 200 Liret’e kiraladıkları bu yerde hem örgü örecek hem de bunları satacaklardı. Gelirleri 2’ye bölüp paylaşacaklardı. Her gün açık olan bu pazarda atkıyı 20, bereyi 15 Liret’e satacaklardı. Günler geçti. Yaşlı kadın ölüm döşeğine uzandı. Vasiyetinde 5 odalı evini, tüm parasını, pazardaki yeri Cabrer’e bıraktı. Cabrer, çok üzülür ama hayattan kopmaz. Bu olayı Montre ve Dimitri’ye söyler. Hem üzülür, hem sevinirler. Diğer eve taşınırlar.
      Paraları vardı. Evleri, sıcacık bir yuvaları, vardı. Çok mutluydular. Montre, Dimitri ve Cabrer Cumartesi günü mağazaya giderler. Montre ve Dimitri’ ye 2 yeni şapka, 3 yeni kazak, 4 yeni pantolon; Cabrer’e ise 4 şapka, 2 güncel eldiven, 4 tane elbise aldılar. Mutlu mesut yaşadılar.
       3 ay geçmeden bir kadın ‘Cabrer’in Evi’ne geldi. Cabrer’in annesi olduğunu iddia ediyordu. Cabrer ona inanmıştı çünkü 4 senedir annesini görmüyordu. Paris’te yaşayan Morten Hanım, Cabrer’in annesiydi. Ama 2 ay önce kalp krizinden ölmüştü.
       Gelen kadın, Confes, ağlayarak Cabrer’e sarılıyordu. .Ama gözü parasındaydı. Cabrer’in ısrarı üzerine Confes, ‘Cabrer’in evi denen büyük köşkte kalmaya başladı. Gece yarısı susadığı için kalkan Dimitri, Confes’i köşkten çıkarken yakalar, takip eder. ‘Floransa’nın Gecekonduları’ denen yere giden Confes, orada Fortro denen bir serseriyle buluşur ve ona:
        –İş tamam, bu gece hallediyorum, der.
        Dimitri, Confes’in Cabrer’in gerçek annesi olmadığını anlar. Eve Confes’ten önce gelir ve İtalyan Polisi’ne telefon açar. Confes ve Fortro çetesini suçüstü yakalatır. Confes, Cabrer’i neredeyse bıçaklayacaktı ama polis tek el hamlesiyle Confes’i yakalar. Cabrer, hem Confes’in gerçek annesi olmadığını hem de annesinin kalp krizinden öldüğünü öğrenir. Bundan sonra birine güvenmeden önce daha çok düşüneceklerine söz verirler. O kişi anneleri bile olsa, ya da öyle iddia etse bile…
         BÖLÜM 2:    Tam Caber anne özlemiyle hatalara kapılmış, Dimitri ve Montre aşk yalnızlığı çekmişlerdi ki aradan 10 yıl geçti. Geçen bu 10 sene 3 kafadara çok şey kazandırdı. Çok şey de kaybettirdi.     İtalya’da üst düzey bir hayat süren arkadaşlar, İtalya’nın başına Mussolini geçince ve ülkeyi diktatörce yönetmeye başlayınca, Bulgar kralından Voyvodina’ yı satın alıp buraya yerleştiler.     Voyvodina, balkanların kalbinde yer alan önemli yer altı kaynaklarına sahip küçük bir kenttir. Buraya yerleşen 3 kafadar, bu şehrin etrafına sur çekip içine kışla kurdurmuşlardı. 2 sene sonra çıkacak 2. Dünya Savaşı’nı sezmişlerdi herhalde.    Dimitri ordunun başına, Montre içişlerinin başına Cabrer ise devletin başına geçmişti. Dimitri Cabrer’e, Cabrer Dimitri’ye sırılsıklam âşık olmuştu. Bu gizli aşkı yaşayan ikili İkinci Dünya Savaşı’nın çıkmasıyla ayrıldılar. Dimitri orduda canla başla mücadele ederken, Montre Voyvodina’nın batısını isteyen Sovyet Rusyası’na ve ülkenin doğusunu isteyen Nazi Almanyası’na nota gönderiyordu. Cabrer ise hasretle Dimitri’nin yolunu gözlüyordu. İsterdi ki sevdiği adam yanında olsun, isterdi ki mutlu bir yuvaları olsun, isterdi ki Dimitriyle beraber olsun.      Voyvodina İkinci Dünya Savaşı’nda tarafsız kalıp, kendini korumayı istemiyordu. Aksine etrafına saldırıp, genişlemek istiyordu.
    Savaşın ilk yıllarında Belgrad ve Şabac’ı alan Voyvodina, ordusunun gücüne güç katıyordu. Savaşın 4.yılında Almanya ülkeye doğudan girdi. Bu olaydan 2 ay önce genel seferberlik ilan eden Voyvodina diğer ülkeler gibi tamamı Alman hâkimiyetine girmemiş, sadece Novi Sad ve Şabac’ı kaybetmişti.     Bu arada Montre, Cabrer’den hoşlanmaya başlamıştı. Yanına gidip:     -Cabrer’ciğim ben senin Dimitri’ye ait olduğunu, onu sevdiğini, ona taptığını biliyorum. Ama biliyorsun ki Dimitri gitti. Geri dönmemek üzere…

Yakup Gözderesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz, Editör Tarafından İncelendikten Sonra Yayınlanacaktır.